ÖĞRENME ÇEŞİTLERİ

 

Eğitimciler, 1960 lardan beri  kavram oluşumunda, problem çözme tekniklerinde ve paylaşılan anlamlarda bireysel farklılıklar olduğu yolunda araştırmalar yapmaktadırlar.

Araştırmacılar farklı özelliklere sahip değişik öğrenme biçimlerinin olduğunu ve bir sınıfta çeşitli öğrenme biçimlerinin ortaya çıkacağını söylemektedirler. Öğretmenler araştırmaya gerek olmadan öğrencilerinin öğrenme biçimlerindeki  farklılıkları görebilirler.

Bazı öğrenciler bütüne yöneliktir:  Detaylara yönelmeden önce büyük resmi görmek isterler. İçine yeni fikirler yerleştirebilecekleri bir bütün isterler. Çarpım tablosunu çalışırken kart oyunları oynamaktan zevk alırlar. Çünkü, sayılar arasındaki ilişkileri keşfederken çözüme de ulaşırlar.

Sık rastlanan bir başka tip ise aktif, dokunarak, araştırarak öğrenenlerdir: Bu tip öğrenciler fiziksel deneyimlerle öğrenirler. Çarpım tablosunu çalışırken zar oyunları gibi yönlendirebilecekleri bir materyali olan eğlenceli oyunları olduğunu düşünürler.

Her sınıfta insanlar arası ilişkilere önem veren öğrenciler de vardır: Bu tip öğrenciler yardımlaşmaktan ve grup çalışmasından hoşlanırlar. Çarpım tablosunu öğrenmek için birbirlerini destekleyebilecekleri eşli oyunları tercih ederler.

Bazı öğrenciler öğrendiklerini sözel olarak dışa vurunca en iyi performansı gösterirler: Bu öğrenciler arkadaşlarının ve öğretmenlerinin fikirlerini tekrarlayarak kendi kelimelerine çevirirler. Konuştukları sürece düşünürler. Çarpım tablosunu öğrenmek için kart ya da zar oyunlarını tercih ederler ve  öğrenirken etkileşime girerler.

Bazı öğrenciler yapısal ve sistematik yaklaşımı tercih ederler: Bu öğrenciler yeni bir konuyu öğrenmek için mantık çerçevesinde kurallar ve basitten karmaşığa giden örnekler isterler. Çarpım tablosunu sırasıyla tekrarlayarak ve kart oyunlarıyla öğrenirler.

Çeşitlilikle Baş Edebilmek

Öğrencilerin farklı öğrenme biçimlerine göre farklı gereksinimleri olduğunu anlamak kalıplaşmış öğrenme modellerini kırar ve öğretime çeşitlilik katar. İnsanların bireysel öğrenme biçimleri onların öğrenme tercihlerini gösterirler. Çokluğu ya da azlığı anahtar değildi. Eğer insanın domatese allerjisi varsa, domatesle dolu bir manava gitmenin yararı yoktur. Çoklu öğrenme biçimi yaklaşımı genelde tüm öğrenciler için geçerlidir. Dikkatli ve çeşitli planlanmış aktiviteler daha çok öğrenciye başarma fırsatı verir. Öğrencilere kendi güçlerini kullanabilecekleri türden değerlendirme ve testler yapmak  bunun bir yoludur.

Barbara Stark adlı bir öğretmen dört öğrenme çeşidini incelemiş ve her biri için aktiviteler karnesi oluşturmuştur. Her aktiviteyi değişik renkteki kartonlarda bulunan öğrenme biçimlerine göre gruplayarak kartona yazmış. Örneğin; “Bu kitap için resim yarat.”  , “ Hikâyeye uygun bir oyun yaz.” Daha sonra her renk grubunda bir cebi bulunan poster yapmış. Bulduğu aktiviteleri bu ceplere koymuş. Sene içinde yeni görüşler belirlemiş. Öğrenciler her renkten aktivite seçmek zorundalar ancak istedikleri renkten birden fazla alma şansları da var. Bu modelle öğrenciler kendi tercih ve güçlü yönlerine göre aktivite seçebildiler. Bir başka yöntem de öğretme aktivitelerini çoğaltmaktır. Bu modeli uygulayan bir ilkokul öğretmeni yeni sözcükler içeren bir öyküyü sınıfa okur daha sonra yeni sözcükler tahtaya yazılır. Öğrenciler öyküyü bir kez de kendileri okurlar. Sonra yeni sözcüklerin anlamları bulunarak öykü bir kez de çocukların kendi sözcükleriyle onlara yazdırılır.

Çoklu öğrenme biçimlerinin çeşitli alanlarda kullanılmaları ile ilgili bazı önerilerimiz var.

Okuma

Bütüne yönelik olanlar bir öyküyü sözcük sözcük okumadan önce göz gezdirerek resimlerine bakarak bir fikir sahibi olmak isterler. Onlar yeni sözcükleri en iyi içindeyken anlarlar.

Bazı öğrenciler öykü ile kendi yaşamları arasında bir ilişki kurarlar. Karakterleri tanıdıkları kişilere benzetmekten hoşlanırlar. Bu öğrencilerden bazıları grup halinde okumak  ve yeni sözcükleri öğrenirken birbirlerine yardımcı olmayı tercih ederler.

Bir kısım öğrencilerse öyküyü canlandırmayı severler. Hatta okumadıkları bölümlerini tahmin ederek canlandırırlar. Ancak bundan sonra aktif öğrenenler öyküyü okumaya motive olurlar. Uyguladıkları şeyler hakkında okumayı severler.

 

Matematik

Bazı öğrenciler matematikte bir kuralı öğrenip, uygulamalı örnekleri yaparlarsa daha az zorlanırlar. Bazı öğrenciler ise örnekleri yaparken kuralı kendileri keşfedince daha iyi öğrenirler. İki tür gereksinmeyi de karşılamak için öğretmen konuyu bir kez yapılandırılmış kural ve örnek, bir kez de problem çözümüne yönelik araştırmacı bir yöntemle sunmalıdır.

Örneğin bir sınıf partisi için sınıfa bir pasta getirmek bölme dersine başlangıç olabilir. Tahtaya çizilen bir pasta üzerinde pastayı doğru paylaştırma gösterilir. Bunun üzerinde tartıştıktan sonra “Şimdi bütün bu konuştuklarımızı matematik diliyle yazalım. Altı parçaya bölünmüş bir pastayı üç öğrenci ikişer dilim alarak paylaşabilir. Bunun matematik cümlesi şöyle olabilir: 6÷3=2”

Yönlendirici kullanan bir çok öğretmen matematikte daha başarılı olurlar. Yönlendiricilerin erken aşamasında kullanılmasında fayda vardır. Geometrik şekilleri işleyen bir sınıfta her öğrenciye 50 cm. uzunluğunda bir çubuk verilir. Öğretmen öğrencilerden ayağa kalkmalarını ve çubuğu önce düşey, sonra yatay tutmalarını ister. Öğrenciler öğretmenin dediklerin yaparlar ve “şimdi X yapabilmek için ne yaparız?” diye sorar. Bazı öğrenciler bu şeklin iki kişiyle yapılabileceğini hemen fark ederler. Diğerleri de onları taklit ederler. Sonra öğretmen üçgen, dörtgen, beşgen ve altıgen yapmalarını ister. Sonra öğretmen öğrencilere şekillerin adlarının ve şekillerinin olduğu kartları gösterir. Aktif öğrenenler kartlarla daha önce yaptıkları beden hareketleri arasındaki ilişkiyi hemen kurarlar.

Yazma

Öğrenciler bir konu üzerinde beyin fırtınası yapmışlar ve bir liste oluşturmuşlar. Öğretmen yazmaya hazır olanların kağıtlarını alıp öykülerini yazmaya başlayabileceklerini söyler. Diğerlerinin de başka bir öğrenciyle fikir alışverişi yapmalarını destekler. Bazı öğrenciler yazmadan önce öyküde olabilecek bir şeyin resmini çizerler. İsteyen öğrenciler sınıftaki kitap köşesine giderek araştırma yapabilirler. Bunu izleyen birkaç gün öğrenciler öyküyü yazmakla meşgul olurlar. Hafta sonuna dek herkes öyküsünü tamamlamış olur.

Bu yazma deneyimi sırasında bazı öğrenciler imlalarının doğru olup olmadığını kontrol ederler. Öğretmenleri onlara hatalı olduklarını düşündükleri sözcüklerin altını çizmeleri istenir. Bazı öğrencilerde tüm öyküyü yazıncaya dek hiç bir düzeltme yapmadılar. Bu çalışmayı yapan sınıfta yazma hiçbir zaman sorun olmadı.

 

 Fen

Sekizinci sınıf öğretmeninin amacı elektrik konusunu anlatmaktı. Öğrencilere elektriğin özelliklerini anlatan bir flim göstermeyi planladı. Başlamadan önce bilgiyi nasıl öğrenmeleri gerektiğine dair öğrencileri hazırladı. Flim hakkında verdiği bilgileri küçük gruplarla tekrarlayabileceklerini söyledi. Filmi izlerken üç temel elemente dikkat etmeleri gerektiğini ve not tutabileceklerin belirtti. İsteyenlerin daha sonraki izleyişlerinde not tutabileceklerini ve onlara hatırlamalarına yardımcı olması için küçük resimler çizebileceklerini söyledi.  Bazı öğrenciler zihinsel haritalama yönteminden keyif aldılar.

Öğretmen öğrencilerine aldıkları bilgileri değişik yöntemlerle tekrarlayabileceğini belirtti. Küçük gruplarla tartışabilir, kütüphanede elektrik üzerine bir kitap okuyabilirler, ya da elektrik üzerine bir deney yapabilirlerdi. Öğretmenin ünite testi de farklı öğrenme tiplerine yönelikti. Genele ve özele yönelik kişisel ve objektif sorular sordu. Öğrenciler boşluk doldurmalı, çoktan seçmeli, çizimli, açık uçlu 14 sorudan 10 una yanıt vermeliydiler.

Hepsini Bir Araya Getirmek

Öğrenciler kendilerine doğal gelmeyen yöntemlerle öğrenmeye çalıştıklarında zorlanırlar. Öğretmenler, farklı aktiviteler hazırlarlarsa öğrencilerin bireysel olarak güçlü yönleri ortaya çıkar ve başarıları artar. Hiçbir zaman öğretme’nin  tek yada bir tane doğru yolu yoktur.