Hedef Öğrenmekse

John Gay: Gölge doğuşunu ışığa borçludur.

Öğretmenlik yaşamım boyunca insanların neden öğrenmek istemediklerini, öğrenmek için niçin yeterli çabayı göstermediklerini araştırdım durdum. Oysa, bir konuda yetersiz dediğim bir öğrenci başka bir konuda harikalar yaratıyordu. Demek ki bunun öğrenme ile ilgisi yoktu, öğrenme için belirlenen hedeflerle ilgisi vardı, sonucuna ulaştım. Şimdi bana; “ÖSS’ye hazırlanan bunca öğrencinin hedefinin sınavda başarılı olmak değil mi? Neden başarısız oluyorlar?” Sorularını yönelteceksiniz. İşte sorun bu zaten. Sınavda başarılı olmayı kendilerine hedef olarak belirledikleri için başarıyı yakalayamıyorlar. Hedefi “ Bu sınav benim için bir araç, benim amacım yaşamım için başarıyı yakalamak” deselerdi hedeflerine daha kolay ulaşacaklardı. Nitekim böyle düşünen öğrencilerin ÖSS de daha başarılı olduklarını görüyoruz.
Öğrenmenin bir hedef belirlemekle gerçekleşmesi için öğrenme hızının da ilişkisi vardır. Öğrenme zorluğu yaşadığı konularda insanların öğrenme hızı da yavaşlamaktadır. Ayrıca öğrenmenin hızının artırılması dilin iyi kullanılması ile de ilişkilidir. Bunların yanı sıra başarma güdüsü, verimli çalışma alışkanlıkları dikkat gibi nitelikler küçük yaşlarda eğitimde en büyük payı olan aile ortamında gerçekleşmelidir. Okul yaşamındaki bazı olumsuzluklar da aile ortamındaki düzeltici olanaklarla giderilebilir. Ama en önemlisi öğrencinin kendisini yetersizlik duygusuna kapılmasının önlemlerinin alınmasıdır.
Acaba öğrenmeyi, okullu olmayla özdeş tuttuğumuz için yanılıyor muyuz? Yanılsak da yine öğrenmenin yolu okuldan geçer.
Oya iki yıl ana okuluna gittikten sonra artık ana okuluna gitmemesi gerektiğini düşünmeye başladı. Bu düşüncesini annesine açıkladı. “Artık ana okuluna gitmek istemiyorum. Tam üçüncü kez aynı sınıfta kalmak zorunda mıyım?” diye sordu. Annesi; “Ne yapalım öyleyse?” diye sorunca; “Fulya ve Aslı ilkokula başladılar. Onlar da benimle aynı sınıftaydılar. Benim de ilkokula gitmem gerek” dedi. Halbuki Aslı ve Fulya Oya’dan bir yaş büyüktüler. Oya’yı ikna etmek mümkün olmadı ve arkadaşlarıyla aynı ilkokula devam etmeye başladı. Fakat bir sorun vardı, okullar açılalı bir ay olmuş, Aslı ve Fulya okumaya başlamışlardı bile. Oya öyle büyük bir çaba içine girdi ki, on beş gün geceli gündüzlü çalıştı. On beş gün sonra artık o da okuyordu. Soğuk bir Kasım günü mantosunu eline almış, yakasındaki kırmızı kurdeleyi herkese göstererek okuldan eve geldi. Kendine bir hedef koymuştu ve hedefine ulaşmıştı. Arkadaşları ile arasındaki mesafeyi kapatmıştı.
Öğrenmek için mutlaka bir hedefimizin olması gerekmektedir. “ Rüzgarlar ve denizler daima en iyi denizcinin tarafındadır. Edward Gibbon.”