BİLGİYE ULAŞMANIN YOLLARI

 

 

 Bilgiye ulaşmak gerçekten zor yollardan geçmeyi gerektirir. Eğitimde her birinin tarihçesi binlerce yıla dayanan iki karşıt gelenek vardır. İkisinde de amaçları, uygulamaları ve doğruluğunu sonuna kadar savunan izleyiciler vardır. Jackson’a göre bu iki geleneğin özellikleri şunlardır:

1.      Öğrencilerin konuları ve becerileri alıştırmalar yoluyla öğrenmeleri beklenir.

2.      Öğrencilerin tutum ve ilgi alanlarını etkileyerek bakış açılarında değişiklik yaratmak hedeflenir.

Birinci uygulamada öğretmenler bilgi verir., öğrenciler alır. İkincisinde ise öğrenci aktiftir ve öğretmen uygun ortam sağlar.

Bu ikilem yanlış anlamaya dayanmaktadır. İlkemiz bu iki ucu dengelemek olmalıdır. Ayrı  ayrı her ikisi de bilgi ve becerilerle görüş ve yaratıcılık için gerekli olan tutum ve ilgilerin gerekli olduğu bir evrene hazırlık için yetersiz kalacaktır. Bilgisayar kullanabilmek için, öncelikle bir bilgisayar programına gereksinmemiz vardır. Bir mikro dalga fırını kullanabilmek için radyasyonla ilgili bilgi sahibi olmak gerekmektedir.

Bir öğretmenin en önemli sorusu, “gerçek yaşamda var olan sorun ve olayları çözebilmek için öğrencilerin yaratıcı yeteneklerini kullanarak bir bilgi ve beceri temeli oluşturmasına nasıl yardımcı olabilirim?” olmalıdır. Yapılandırma (constructivist) kuramları bu sorunun yanıtını bulmaya çalışırlar. Yapılandırma kuramının ışığında öğretmenler yukarıda sözü edilen  ikilemde bir denge kurabilirler.

Bunun için öğretmenler :

1.      Öğrencinin özerkliğini inisiyatifini ve liderliğini kabul ederler. Onları desteklerler.

2.      Olabildiğince ilk el veri ve kaynağı öğrencilerin görerek, yaşayarak ve yaparak iletişim içinde olacakları materyaller ve aktivitelerle birleştirirler.

3.      Bir iş verirken yapılandırırlar. (Sınıflandırır, inceler, sezgisini kullanır)

4.      Öğrencilerin düşüncesinin dersi yönlendirmesine izin verir. Öğrencilerin yanıtlarına göre öğretme tekniğini ve içeriği değiştirir.

5.      Kavramla ilgili kendi bilgisini paylaşmadan önce öğrencilerin düşüncelerini sorarlar.

6.      Öğrencileri birbirleriyle ve öğretmenle konuşmaları için yüreklendirirler.

7.      Öğrencilerin verdikleri ilk yanıtlarının üzerinde çalışmalarını sağlarlar.

8.      Öğrencilerin varsayımlarına karşılık fikirler sunarlar, sonra da yeni yanıtlar için yüreklendirirler. ( Bu süreç çok önemlidir. Diplomatik beceri ister. Bir kişinin tüm bakış açısına saldırmadan bir fikre karşıt görüş ön sürmektir.)

9.      Açık uçlu düşündürücü sorular sorarak ve öğrencilere diğerlerinin sorularını sormalarını sağlarlar.

10.  Soru sormak için zaman verirler.

11.  Öğrencilerin bağlantıları anlamaları ve benzetmeler bulmaları için onlara zaman verirler.

12.  Öğrencilerin deneyimlerini, davranışlarını ve bunların geleceğe dönük yansımalarını düşünmeleri için onları yüreklendirirler.

13.  Planlarını yaparken bilgiyi kavram kümelerinin etrafına yerleştirirler (problemlerini sorular, olaylar gibi)

14.  Dersten önce ve ders sırasında planlarını öğrencilerin kafasındaki yapıya uygun hale getirirler.

15.  Öğrencilerin alternatif anlayışları olup olmadığına bakarlar ve dersi yanlış anlamalarını düzeltmeye yardımcı olacak şekilde değiştirirler.

16.  Yapılacak bir iş için öğrencileri, ortaya koydukları bilişsel yapılarının karmaşıklığına göre gruplara ayırırlar.

Yapılandırmanın diğer bir yanı da çatışmalardır. Büyüme ve işbirliğinin olduğu bir ortamda çatışmalar bir gelişim aracıdır. Öğretmen, çatışmaların önlendiği bir sınıf ortamı yaratmaya çalışmaz. Tam tersine öğretmen en fazla kendisinin olmak üzere öğrencilerinde birbirlerinin fikirlerine karşı çıkmaları yoluyla ortaya çıkan sürtüşmelerde uzlaşmayı öğrenmelerini sağlar.

Yapılandırma bir iç psikolojik süreçtir. Öğretmen bir öğrencide var olan tutarsızlığın farkına varıp, yeni bir zihinsel yapı oluşturarak buna uyum sağlamasını bekleyemez. Bunu yerine öğretmen yeni kavramların öğrenilmesi olasılığını artıracak ortamları yapılandırıp öğrenmeye bir davetiye olarak ortaya koymalıdır.

Yapılandırma kuramı bugün geçmişte olduğundan daha fazla ilgi toplamaktadır. Ama istediği mesaj ve uygulamaları karıştırılabiliyor. Kuramın romantik olduğunu eleştiren Suppes (1989) “ Ne yapacaksınız, tekerleği yeniden mi keşfedeceksiniz?” diyor. Yanıt, evet. Böyle bir ortamda öğrenciler tekerleği yeniden keşfedecekler, savaşın korkunçluğunu tekrar bulacaklar, yeniden hükümet kuracaklar. Hiç unutmuyorum, yıllar önce bir özel dershanede çalışırken bir gün 5. sınıf öğrencisi olan bir öğrencim heyecanla yerinden fırladı “Öğretmenim ben bir buluş yaptım.” diye bağırdı. Hemen yaptığı buluşu arkadaşlarına anlatmasını istedim. O günden sonra bir çok konuda aynı şekilde buluşlar yaptı. Yaptığı buluş ise ardışık doğal sayıların karelerinin toplamını veren formüldü. Her buluşunu  sınıfa sunarak arkadaşlarını da yüreklendirdi.

Tekerleğin yeniden keşfedilmesine aslında bir çok öğretmen  değişik örnekler verebilirler. Örneğin; bir sınıfta öğrencilerine çemberin çevresi ile çapı arasındaki ilişkiyi anlatırken kağıt, ip, cetvel ve kalem kullanarak yapılan deneyle mi π sayısının anlamı öğretilebilir yoksa öğretmen tahtada formüllerle anlatırsa mı daha iyi öğretilebilir. Yapılandırma kuramı, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi insanlara hiçbir şey öğretemezsiniz demiyor; bize nasıl öğretileceği konusunda yol gösteriyor. Bir Çin atasözüne göre “Balık yemesini değil balık tutmasını” öğretiyor. Öğretmenler kendi kafalarındaki düzeni öğrencilere empoze ederlerse onların kendilerini anlama ve bilgiyi yaratma olanaklarını çalmış oluyorlar. Öyleyse öğretmenlerin işi öğrencilerinin öğrenmelerini ve gelişimlerini anlamak ve beslemektir. Onların yapabilecekleri ve kendileri için yapmaalrı gereken birşeyi, onlar için yapmamalıyız.